25 Ağustos 2008 Pazartesi

Doğum kontrol haplarındaki risk

Kadınların yanlış eş seçmesine yol açabiliyor!

Bilim adamları, doğum kontrol haplarının, kadınların yanlış eş seçmelerine neden olabileceğini öne sürdü.

Araştırmacılar yaklaşık 100 kadın üzerinde yapılan denemelerde, kadınların doğum kontrol hapını almaya başladıktan sonra eş tercihlerinin değiştiğini tespit etti.

Uzmanlar kadınların doğal olarak, kendilerine benzemeyen bağışıklık sistemi genlerine sahip erkekleri tercih ettiğine inanıyor. Kadınlar, kendilerine uygun ancak farklı bağışıklık genlerine sahip erkeği bulmada koku duyusunu kullanıyor.

Ancak Liverpool ve Newcastle Üniversiteleri tarafından yapılan ortak araştırma, doğum kontrol haplarının bu süreci etkilediğini ve kadınların kendilerine benzer eşler seçtiğini ortaya koydu.

Kadınların farklı bağışıklık sistemi genlerine sahip erkekleri seçmesinin nedeniyse, enfeksiyonlara karşı kendini savunabilen sağlıklı çocuk sahibi olmaları şansını artırmak, üreme sorunlarını ya da düşük yapma ihtimallerini azaltmak.

AA

Kaynak: http://www.haberturk.com/haber.asp?id=91190&cat=220&dt=2008/08/13

Diş çürümesine karşı peynir

Şekerin ardından yenilen bir parça peynir, diş çürüklerini önlüyor

Şekerli gıda alındıktan sonra yenilecek bir parça peynirin, şekerin dişleri çürütme etkisini giderme açısından son derece önemli olduğu bildirildi.

Türk Diş Hekimleri Birliği Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Murat Akkaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, özellikle şekerli ve asitli gıdalar ile dişler üzerine yapışıp kalan, kolay temizlenemeyen maddelerin diş sağlığı için sakıncalı olduğunu belirtti.

Bunları tamamen kesmek yerine belirli bir düzen içinde tüketmenin daha doğru olacağına dikkati çeken Akkaya, şekerli, yapışkan ya da asitli gıdaların 3 ana öğün içinde tüketilmesini önerdi.

Öğün aralarında elma, havuç gibi sert, dişleri temizleyecek, ancak dişlere zarar vermeyecek gıdalar yenilmesi gerektiğini vurgulayan Akkaya, şöyle konuştu:

”Şekerli, yapışkan gıda yendikten sonra dişlerin fırçalanması mümkün değilse, ağız suyla çalkalanmalı ya da bir bardak su içilmelidir. Yine şekerli gıda yenildikten sonra ağza atılacak bir parça peynir, şekerin dişi çürütme etkisini gidermesi açısından son derece önemlidir. Diş sağlığındaki önemi açısından peynir, özellikle şekerli gıda tüketimi sonrası şiddetle tavsiye edilen bir besindir. Yer fıstığı da içeriğindeki fosfat nedeniyle çerez türü yiyecekler arasında diş dostu olarak nitelendirilen bir besindir. Rafine edilmemiş hububat (beyaz undan yapılmış ekmek yerine kepekli esmer ekmek) diş sağlığı açısından tercih edilmelidir.”

ÜLKEMİZDE DİŞ ÇÜRÜĞÜ ORANI YÜKSEK
Diş çürüğünün Türkiye’de gelişmiş ülkelere oranla daha fazla görüldüğüne işaret eden Akkaya, şu bilgileri verdi:

”Özellikle Türkiye gibi koruyucu ağız diş sağlığı programı olmayan ülkelerde diş çürüğü ve çürüğe bağlı diş kayıplarının çok fazladır. Bunun nedeni, hem küçük yaşlardan itibaren başlaması gereken koruyucu programlarının uygulanmaması hem de günümüzde hazır gıda endüstrisinin gelişmesiyle birlikte çürük oluşturacak yiyecek ve içeceklerin tüketiminin artması, beslenme alışkanlıklarının değişmesidir. Eski insanlar sert gıdalarla beslendikleri için doğal yollarla dişlerde bir temizlik sağlanırdı. Bisküvi, şeker, çikolata, gazlı içecek gibi her an elimizin altında olan bu gıda maddeleri dişlerin üzerine yapışıp kalan ve asit oluşturan maddeler oldukları için ağız bakımı bilincinin yetersizliğiyle birlikte günümüzde diş çürüğü artışının başlıca sorumluları olarak kabul ediliyorlar.”

Diş dostu olarak kabul edilen gıda maddelerinin başında proteinler ile taze sebze ve meyvelerin geldiğini belirten Akkaya, vücudun temel yapı taşını oluşturan bu maddelerin dişlerin gelişimi sırasında mutlaka tüketilmesi gereken gıda maddeleri olduğunu sözleri ekledi.

Kaynak: http://www.haberturk.com/haber.asp?id=91492&cat=220&dt=2008/08/15

Sarkoidoz

Sarkoidoz nedir ?
Birçok organlarda, ama özellikle akciğerlerde, dokularda kaba ve . iltihaplı yumruların kendilerini göstermesiyle meydana gelen bir hastalıktır.

Sarkoidoz başka hastalıklarla karıştırılabilir mi ?
Evet. Röntgen filmlerinde bu hastalığın belirtileri vereminkilere çok benzediğinden, bu hastalıkla karıştırıldığı görülmüştür. .Ancak bu hastalığın ilerleyiş safhasındaki belirtileri, vereminkinden bambaşka olmaktadır.

Sarkoidoz ile verem arasındaki en önemli farklar nelerdir ?
a.Tükürükte verem mikrobu bulunmaz.
b.Verem cilt testi negatif sonuç verir.

Sarkoidoz çok kez sakatlıklara sebep olabilir mi ?
Çok kez değil. Bu hastalığa tutulmuş, hattâ had safhada olanların bile büyük çoğunluğu günlük çalışma ve yaşantılarına devam edebilirler. Ancak hastalık büyük ölçüde yara izleri bırakabileceğinden had safhada olanlarda akciğer yetersizliği veya kalp sektesine rastlanabilir.

Sarkoidozun teşhis edilmesi için en iyi yol hangisidir ?
Ulaşılabilinen bir lenf düğümünün biopsisiyle bunun mikroskopta tanınmasıyla tespit olunur. «Kreim» testi olarak adlandırılan bir de cilt testi mevcutsa da bunun için gereken materyal kolay temin edi­lemediği için bu yola şimdilik pek az başvurulmaktadır.

Sarkoidozun önlenmesi ve tedavi metotları var mıdır ?
Hayır, üstelik hastalığın nedeni de bilinmemektedir. Birtakım kor­tizon benzeri ilâçlar bazı hastalarda iyi sonuçlar vermekteyse de, uykuda olan bir veremin canlanmasını önlemek için bunların ga­yet dikkatle hastalara verilmesi gerekmektedir.

Mükoviskoidoz

Akciğerler konusu ele alınırken bu hastalık neden önemli sayılmak­tadır ?
Çünkü hastalık başka organlarla ilgili olmasına rağmen, çocukluk döneminde had ve bazen de öldürücü bronş hastalıklarına neden olabilir. Hastalık özellikle solunum yolunun tükürük guddelerine tesir eder.

Mükoviskoidoz neden ileri gelir ?
Gözyaşı, ter, cerahat, tükürük ve başka hazma ait salgıları meydana getiren guddelerin tevarüs edilmiş bir anormalitesidir. Bu sal­gılar normalden çok daha kalın, az akışan ve yapışkan oldukların­dan gudde kanallarının ve küçük bronş borularının tıkanmasına yol açmaktadır. Tıkanmış solunum borucukları ise enfeksiyona çok meyilli olurlar.

Mükoviskoidoz’un komplikasyonları ve sonuçları ne olabilir ?
Çok küçük bebeklerin yaklaşık % 10′u bağırsaklarının tıkanmasından ölür. Yaşamaya devam ederi bu hastalıklardan mustarip bebekler, yetersiz beslenmeden rahatsızlık çekerler ve her biri çok ileri safhada solunum yolu enfeksiyonlarına kapılabilirler. Bu ço­cuklardan olgun yaşa gelebilenler çok kez kronik brohşiektazi ve amfizemden mustarip olabilirler.

Bu hastalık nasıl teşhis edilir ?
a.Ciltten ter alınır ve teste tâbi tutulur. Hastalık mevcutsa bu ter­deki tuz oranı normalden iki ilâ dört misli fazla olacaktır.
b.Röntgen filmleri, bronşlarda normalin çok üstünde ise belirtileri ve bazen de zatürree lekeleri gösterir.
c.Dışkılarda büyük ölçüde hazmedilmemiş yağlar görülür.

Mükoviskoidoz’un akciğerlerde ve bronşlarda tahribat yapması nasıl önlenebilinir ?
Enfluenza, boğmaca öksürüğü ve kızamığa karşı aşıların zamanın­da yapılması ve solunum enfeksiyonlarına karşı gerekli antibiyo­tiklerin verilmesiyle önlenebilir.

Akciğer cerrahisi

Akciğer cerrahisini gerektirecek, çeşitli durumlar hangileridir ?
a.Enfeksiyonlar.
b.Göğüs boşluğunda veya akciğerlerde) ileri gelmiş olabilen yara­lar.
c.Akciğerlerde meydana gelmiş olan kistler.
d.Selim veya habis ciğer tümörleri.

Akciğerlerde veya göğüs boşluğunda yapılacak ameliyatlar emniyet­li midir ?
Ameliyat tekniklerinde ve anestezi usullerinde son yıllarda elde edilen gelişmelerle bugün akciğerlerde ve göğüs boşluğunda yapıl­makta olan ameliyatlar yaklaşık karın nahiyesinde yapılan ameli­yatlar kadar emniyetli olmaktadır;.

Göğüs boşluğu bir ameliyat esnasında açıldığı zaman ameliyat olmak­ta olan hasta nasıl nefes alır ?
Endotracheal anestezi yöntemi kullanılmaktadır. Bu yolda hastanın normal yoldan, nefes almadan akciğerlerine gereken oksijen iletilmektedir. Endotracheal tüp solunum, anestezist tarafından yerleştirildikten sonra, anestezist kauçuk solunum torbasına ver­diği baskıyla ciğerlere gitmesi gereken oksijen miktarını kontrol etmektedir.

Akciğer enfeksiyonları

Hangi tip akciğer enfeksiyonları ameliyatı gerektirebilir ?

Akciğer apseleri, Günümüzde ciğerde kendilerini göstermiş olan apselerin büyük çoğunluğu antibiyotiklerle kontrol altına alınabilmekteyse de yine de bazı hallerde ameliyat yoluyla drenaj yapılması gerekli olabilecektir. Önceki yıllarda akciğer ap­selerinde ölüm oranlan çok yüksek olmaktaydı. Ancak, günü­müzde modern ameliyat metotları ve antibiyotik ilâçların kullanılmasıyla, vakaların büyük çoğunluğu başarı ile tedavi edilebilinmektedir.

Bronşiektazi, Bu durumda küçük bronş tüpleri genişlemekte ve kısmen harap olmaktadır. Bu durum ise onların enfeksiyona çok meyilli olmasına yol açar. Bronşiektazi nedeniyle kronik enfeksiyon meydana geldiği zaman çok vakalarda ameliyat yolu ile akciğerin enfekte olan kısmının alınması gerekmektedir. Lobektomi olarak adlandırılan bu ameliyat, emniyetli bir şekilde yapılabilmekte ve hastanın iyileşme umutları çok yüksek orandadır.

Empiyema, Bu durum akciğer ve göğüs duvarı (plevra boşluğu) arasındaki kesimde cerahat toplanmasından ileri gelir. Geçmiş günlerde çok kez zatürree komplikasyonu olarak görülürdü. Günümüzde ise zatürree antibiyotikleri ile çok çabuk kontrol altı­na alınabildiğinden bu hastalığa nadiren rastlanmaktadır. An­cak, zatürree ihmal edilmiş veya tedavisi yetersiz şekilde yapıl­mışsa, bu durumun meydana gelmesi mümkündür. En iyi tedavi usulü göğüs boşluğuna bir ensizyon açılması ve toplanan cera­hatin drenaj usulüyle dışarıya çıkarılmasıdır. Bu gibi vakaların büyük çoğunluğu derhal iyileşmeye başlar.

Verem Akciğer veremi (tüberkülozu) nin tedavisi yolunda birçok cerrahî müdahale metotları günümüzde kullanılmaktadır. Bunlar bütün bir akciğerin veya yalnızca bir lop’un ameliyatla alınması olabilir. Bu usule yalnız öteki akciğerin vereme tutulmamış olduğu takdirde başvurulur. Bazen bu gibi vakalarda thorakoplasti’ye başvurulması da tav­siye edilmektedir. Bu tedavi usulünde bir verem (tüberküloz) lopunun etrafındaki kaburga kemikleri alınır ve böylece göğüs kafesi çökünce altta kalan akciğer dinlenmek imkânını bulur. Bazı hallerde başka başvurulabilecek bir sistem frenik (diyafra¬ma ait) sinirin sıkılmasıdır. Bu sistemde boynun dibinde bir ensizyon açılarak bu sinir bir kıskaç takılmasıyla tecrit edilmekte¬dir. Frenik sinir diyaframa hizmet eder ve hareketsiz kalınca, göğüs boşluğunun hacmi ufalarak ciğerin kısmen çökmesini ve böylece dinlenmesini temin eder. İsoniazid, para aminosalicylic acid ve streptomisin, rifampisin gibi vereme karşı kullanılan ilâçların gelişmesiyle, verem hallerinde ameliyat gerektirecek vakaları büyük ölçüde azaltmıştır.

Akciğer ve göğüs boşluğu travmaları

Akciğer ve göğüs boşluğu travmalarına çok rastlanır mı ?
Evet, özellikle endüstrinin geliştiği çağımızda meydana gelen ka­zalarda akciğerlerde ve göğüs boşluğu travmalarında korku uyan­dırabilecek oranda artışlar görülmektedir.

Göğüs boşluğunda ve akciğerlerde en çok görülen travma türleri han­gileridir ?
a.Göğüs boşluğunun ciddî surette ezilmesi.
b.Çatlayan kaburgalar veya çatlayan göğüs kemiği (sternum).
c.Kınlan bir kaburganın akciğere girmesiyle bir ciğerin yaralan­ması.
d.Akciğer etrafındaki plevral boşluğu hava, kan veya ikisinin de birden girmesiyle. Bu durum bir ciğer zedelenmesinden veya ya­bancı bir cismin göğüs boşluğuna girmesiyle meydana gelebilir.
e.Kendi kendine olma bir kopmadan veya kanamadan sonra bir ciğerin çöküntü göstermesi (sönmesi).
f.Göğüse isabet eden bıçak veya kurşun yaraları.

Ciddî göğüs veya akciğer travmaları alan kişilerin kurtarılması mümkün müdür ?
Evet. Aksi iddia edilmesine rağmen, bu gibi yara alanların büyük çoğunluğu gerekli cerrahî müdahale yapıldığı takdirde kurtarılabilirler.

Göğüs boşluğu ve akciğer travmalarında başvurulan tedavi usulleri hangileridir ?
a.İlk olarak bu gibi yaralanmalarda rastlanan şok durumunun te­davisi gerekmektedir. Diğer ilk yardım usulleri kan nakilleri, ok­sijen teneffüs ettirilmesi ve gereken uyuşturucu ilâçların veril­mesidir.
b.Eğer göğüste büyük bir delik veya emici bir yara görülmektey­se, dışarıdan göğüs boşluğuna hava girmesini önlemek için bu­nun derhal örtülmesi gereklidir. Emici bir göğüs yarasına rast­landığı zaman ilk yardım tedbiri olarak bunun gazlı bezle, yok­sa gömlekten koparılacak bir bez parçasıyla örtülmesi gerek­mektedir.
c.Eğer kanama sırasında göğüs boşluğuna gelmekte olan kana­ma, ciddî ise göğsün bir enjeksiyon ile delinmesi ve kanın dışa­rıya çekilmesi gerekir. Eğer bu usuller yetersiz^ kalırsa ve kana­ma devam ederse, cerrahî müdahale gerekir ve bu müdahaleyle kanayan damarların bağlanması veya akciğerin yırtılan kısmı­nın dikilmesi, bu da yeterli olmazsa ciğerin yaralı kısmının ame­liyatla” alınması icabeder.
d.Akciğerin etrafında hava toplanmış olabilir (pneumathora). Göğüs boşluğuna bir kauçuk tüp veya enjektör takılıp renaj yoluyla bu hava dışarıya alınır. Böylece akciğer yeniden genişler ve nefes almaya başlar.
e.Çok ciddî veya geniş yara almış olan bir akciğerin ameliyat yoluyla alınması gerekebilir.